30 Mart 2015 Pazartesi

Roboskî'deki katır katliamı hakkında ortak bildirimiz ORTAK BİLDİRİ: Roboskî'de katliam devam ediyor!

Bundan yaklaşık 3,5 yıl önce, 28 Aralık 2011 günü Roboskî’de, çoğu çocuk yaşta olan 34 insanla birlikte, savaş uçaklarının yaptığı bombardımanda 59 katır da katledilmişti. Bu katliam karşısında, tüm dünya ayağa kalkmışken insanlarla birlikte hayatını kaybeden katırlar, ne konuyla ilgili haberlerde, ne de -birkaç hayvan özgürlükçüsü oluşum dışında- hayvan hakları savunucuları tarafından anıldı. Roboskî katliamının üzerinden tam 1186 gün geçmesine rağmen, katliam emrini verenler ve bu katliamı yapanlar hakkında kayda değer hiçbir şey yapılmazken, Roboskî’de devlet eliyle yeni bir katliam daha gerçekleştiriliyor.


Bir hafta önce Roboskî’de 78 katır hakkında itlaf kararı verildiğini duyar duymaz, bu karar her ne kadar hukukî zemine oturtulmuş olsa da haklar bağlamında hiçbir gerekçesi olmayan bu katliam kararına karşı çıktık, itlaf kararının geri çekilmesi için seferber olduk. Bu infaz kararının üzerinden birkaç gün dahi geçmeden, basın aracılığıyla ve doğrudan görüşmeler yoluyla bölgedeki idarî amirlere aktarılan kamuoyu tepkisine rağmen, 24 Mart 2015’de sınırı geçmek üzere olan ve insan faydası için köleleştirilmiş 8 katır, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) askerleri tarafından vurularak katledildi. Bu katliamdan tam yirmi gün önce de Taşdelen Köyü’nde 4 katırın askerlerce vurularak katledildiğini biliyoruz.

Bölge halklarıyla birlikte hayvanlar da savaş, soykırım ve katliam politikalarından nasibini almaktadır. On yıllarca sınır bölgelerindeki mayınları temizlemeye sürülerek katledilen hayvanlar, “barış” günlerinde de sınır ticaretinde kullanılarak sömürülmektedir.

Savaşın ismi anılmayan kurbanları; hayvanlar ve doğa...

Kana bulanmış bir coğrafyada, tahakküm ilişkilerinin en altında kalan, yaşam hakkı yük ve mal taşıma işleviyle sınırlandırılmış bu hayvanlar, bölgede on yıllardır devam eden savaşın isimsiz kurbanlarıdır. Bombalanan dağlarda ve köylerde binlerce insanla birlikte, sayısını dahi bilmediğimiz yabanî-evcil hayvan ve ekolojik bir toplumsal dönüşüm ile barışın yegane unsuru olacak doğa da katledilmektedir.
  
Bu nedenle, barışın ve adaletin öncelikli hedef olduğu her türlü siyaset; katliamın, sömürünün ve tahakkümün bu isimsiz kurbanlarına da yer açmak, onların yaşam hakkını savunmak zorunda ve onları sömürmekten de vazgeçmelidir. Toplumsal şiddete, savaşa, devlet terörüne karşı örgütlenen siyasetleri, tür-ırk-etnik kimlik ayrımı yapmadan muhalefet örgütlemeye; toplumsal dönüşüm tahayyüllerinde hayvanlara yalnızca mülkiyet ilişkileri bağlamında ve ekonomik değerleri üzerinden değil, müzakereye tâbi olmayan yaşam haklarıyla birlikte yer açmaya çağırıyoruz. Tahakküm ilişkilerine karşı bütünlüklü bir muhalefet perspektifini benimsemeyen, hayvanları canlı olma vasıfları ile değil; gözden çıkarılabilir, yaşamı ikincil, ölümü “zaiyat", mal olarak tanımlayan yaklaşım, görüş ve haberleri kınıyoruz.


"Kaçakçılık" bahanesiyle katledilen canlar...

Türkiye, hem insanlar hem de hayvanlar için can güvenliğinin ortadan kalktığı bir coğrafya haline getirilmiştir. Son derece keyfî uygulamalara hukukî dayanak sunan yasal düzenlemelerle, resmî otoritelere, güvenlik güçlerine verilen sonsuz yetki, Türkiye’yi tam anlamıyla katliam diyarı hâline getirmiştir. “Kaçakçılık” bahane gösterilerek insanların, hayvanların başına bombalar yağdırılmakta, düşman hukukuyla hız verilen bu uygulamaların adına “iç güvenlik” tedbiri denmektedir. Şiddetin bizzat devlet eliyle tırmandırıldığı, katliamların giderek daha yasal, kılıfına uygun hale getirildiği, türlü zorbalığın uygulandığı Türkiye’de, ölümlerin gündelikleşmesinden, kamuoyunda da katledilenler arasında tür, etnik kimlik, ırk, sınıf ayrımcılığına dayanan hiyerarşik bir değer sıralaması yapılmasından endişe duyduğumuzu ifade ediyoruz. 
Roboskî’de askerin katlettiği 8 katır, Türkiye’de yaşama, umuda, barış ve adaletin katledilmesi demektir. Üzerlerine açılan ateş sonucunda yaralanan onlarca katır için, mevzuat nezdinde “güçten düşmüş” olarak tanımlanan hayvanlara bakmakla yükümlü olmasına rağmen ısrarla harekete geçmeyen devlet de bu vurdumduymazlığı ile asıl niyetini ortaya koymaktadır. Çok ciddi bir hayvan hakları ihlâli olan ve yaşama karşı işlenen bu katliam karşısında, devletin tüm kurumları ve birçok hayvan hakları kuruluşu da sessiz kalarak Roboskî'de hayvanlara yaşatılanları görmezden gelmeyi seçmiştir.


Canlıların üzerine hiç düşünülmeden bomba yağdırılmasını, kurşun sıkılmasını sağlayan yasaların varlığı, tüm bu yapılanların meşru ve doğru olduğunu göstermez. Yirminci yüzyılın soykırımları, katliamın yasal ve hatta neredeyse gözler önünde yapıldığının en çarpıcı örneklerini oluşturmaktadır. Gerek coğrafî gerekse sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle Kürdistan’da, sınır ticaretinden başka hiçbir geçim kaynağı olmayan, devletin resmî politikası haline gelmiş işsizlikle, sefaletle ve savaşla, baskı altında tutulan bölge halklarından, örgütlülüklerinin, devlet terörüne karşı duruşlarının ve barış taleplerinin intikamı alınmaktadır. Devletin, şiddetin bir gün bile durmasına izin vermediği coğrafyada, toplumsal barışı talep eden bölge halklarının canına devlet tarafından kastedilmekte, katledilen insanlara "kan parası" gibi bedeller biçilmekte, katliamların sorumluları ödüllendirilerek halklar adeta çıldırtılmaktadır.

Tüm bu katliamlar yetmezmiş gibi, Roboskî katliamının aydınlatılması için hak mücadelesi veren aktivistler, katliamda akrabalarını, yakınlarını kaybeden aileler, adlî soruşturmalarla, keyfî gözaltılarla sindirilmek istenmektedir. Büyük acılara sebep olan katliamdan beri, Roboskî asker ablukası altında tutulmakta, gündelik yaşam sekteye uğratılmaktadır.


Katliamları unutmadık, unutmayacağız

Devletin ana akım medya başta olmak üzere tüm propaganda araçlarıyla hafızasızlaştırdığı, iktidarın kendi suretinde yarattığı bu katliamları, kanıksamış toplum imgesinin aksine, bizler unutmuyoruz. Roboskî katliamını, dönemin İçişleri Bakanı’nca “hata” olarak tanımlanan ve altı aylık Solin bebeğin pek çok kardeşi, komşusuyla birlikte öldürüldüğü Ranya katliamını; Türkiye’nin sebep olduğu diğer katliamları da unutmadık, unutmayacağız. İnsanlara, hayvanlara bomba yağdırılırken operasyonları yönetenler hâlâ görev başında, yetki sahibi ve iktidarda olduğu sürece barış ve adaletin mümkün olmadığını biliyoruz.

Canlılara bomba yağdıran, kurşun sıkan, cenazelere dahi saldıran, demokratikleşme hamleleri adı altında kamuoyu gündemini meşgul ederken her türlü hukuksuzluğu meşru kılan, kan üzerinden siyaset yapan iktidar düzenine karşı, Roboskîli katırların ve insanların yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz. Orada hiç olmamaları ve özgürce, var oluştan gelen hakları ile yaşamaları gerekirken, sınır ticaretinde, silahların, bombaların, mayınların gölgesinde insanlarca sömürülen katırların katledilmesinde devleti, AKP hükûmetini ve TSK'yi sorumlu tuttuğumuzu belirtmek istiyoruz.

Adaletin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün yeşermediği yerde, iç güvenlik, terörle mücadele, sınır yönetimi adı verilen faşizan uygulamalar yasallaşırken kanunun dışına itilen halkların, hayvanların, ormanın, en masum ve savunmasızların kanının durmayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.


İnsan-hayvan demeden yaşama karşı suç işleyen, halklar arasında nefreti körükleyen devlet politikalarına, katliamlara karşı hak ve özgürlüklere duyarlı tüm kesimleri dayanışmayı büyütmeye; katliamları, sınırları değil, tür-ırk-etnik ve dinî kimlik ayrımı yapmadan yaşamı savunmaya çağırıyoruz.

İMZACILAR*:

Bağzı Üniversiteliler
Boğaziçi Üniversitesi Hayvan Hakları Topluluğu
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
Derin Ekoloji Derneği
Dört Ayaklı Şehir
Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu (DYBD)
Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
"Faytona Binme Atlar Ölüyor" Platformu
Halkların Köprüsü Derneği
Kocaeli Vegan&Vejetaryen Hareket
Mürekkep Haber
Ortak Hafıza Girişimi
Pangea Ekoloji
Patika Kitap Yayınevi
Sesonline.net İnternet Gazetesi
Vegan Feministler
Yeryüzüne Özgürlük Derneği
Yunuslara Özgürlük Platformu

* Metin imzaya açıktır. İmza vermek isteyen kuruluş ve oluşumlar derinekoloji@gmail.com, dortayaklisehir@gmail.com ya da  yeryuzuneozgurluk@gmail.com adresine yazabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder